I. GİRİŞ
19.11.2018 Tarihinde birkaç gazetede “Mahkemeden Fırat Tanış’a İyi Haber” başlıklı haberler yayımlandı. Haberin içeriğinde “belgesel ve arşiv çalışmaları yürüten Ayşe Acar Çapoğlu’nun son belgesel projesi ‘Gelin Tanış Olalım’ adını 2014’te marka olarak tescil ettirdiği, tescil edilen markanın koruma süresi içinde oyuncu Fırat Tanış’ın oynadığı tek kişilik oyunun adı olarak tescil edilen işbu sözü kullanıldığı (“Fırat Tanış ile Gelin Tanış Olalım”) ve bu nedenle markaya tecavüzün meydana geldiği gerekçesiyle Ayşe Acar Çapoğlu tarafından oyuncu Fırat Tanış ile oyunun yönetmeni olan Semih Çelenk’e karşı tazminat davası açıldığı” belirtilmiştir.
Yönetmen Semih Çelenk’in de karşı dava olarak Yunus Emre’ye ait bu sözün evrensel nitelik taşıdığı gerekçesiyle açtığı dava neticesinde “mahkemenin dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verdiği” haberde yer alan bilgiler arasındadır.
Okumakta olduğunuz bu yazıda, somut olay üzerinden marka tanımı ve markaların hükümsüzlüğüne neden olabilecek durumlar üzerinde durulacaktır.
II. MARKA KAVRAMI VE HÜKÜMSÜZLÜK
Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) m.4 markanın tanımını yapmış olup bu tanım aşağıdaki gibidir;
“Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”
Kanun koyucu SMK m.4’te Marka kavramını tanımlamış ve devam maddelerinde marka tescil silsilesi doğrultusunda Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından gözetilmesi gereken “Markaların Mutlak ve Nispi Ret Nedenlerini” sıralamıştır.
Dolayısıyla bir marka başvurusu yapıldığında, Kurum incelemesi sırasında markaların mutlak ret nedenleri her koşulda Kurum tarafından gözetilmeli ve itiraz süresi dahilinde bir itiraz var ise Kurum bu aşamada da markaların nisbi ret nedenlerini incelemelidir.
Kısaca anlatacak olursak, Kurum incelemesi ve itiraz sürecini sorunsuz olarak tamamlayan marka başvuruları olumlu sonuçlanmakta ve başvuru tarihinden itibaren 5 yıllık tescil koruması altına alınmaktadır.
Ancak kimi zaman markaların başvuru sürecinde herhangi bir aşamada kanuna aykırı durumlar meydana gelmekte ve somut olayda da olduğu üzere tescil sonrasında “markanın hükümsüz kılınması” adına yargı yoluna başvurulması gerekmektedir.
Zira “Hükümsüzlük Halleri ve Hükümsüzlük Talebi” başlıklı SMK m.25 1.fıkrası “5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hallerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” hükmünü haiz olup burada sırasıyla markaların mutlak ve nisbi ret nedenlerinin sıralandığı maddelere atıf yapılmaktadır. Kısaca markanın mutlak ve/veya nisbi ret nedenlerinden biri mevcut ise mahkemeye başvurularak markanın hükümsüz kılınması mümkündür.
Markanın hükümsüzlüğü davasında taraflar sırasıyla;
Davacı : Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları,
Davalı : Dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişiler veya hukuki halefleri,
olacaktır.
III. SOMUT OLAY İNCELEMESİ
Somut olay incelemesine geçmeden önce belirtmek gerekir ki, söz konusu dava dosyasının karar metni ve dahi dosya kapsamı incelemesi yapılmaksızın yapılacak tüm yorumlar eksik kalacaktır. Bu bağlamda, işbu yazıda yer alan yorumların gazete haberleri doğrultusunda yapıldığını yinelemek isteriz.
- Markaya Tecavüz Davası Yönünden oyuncu Fırat Tanış’ın Taraf Ehliyetinin Tartışılması Gerekmektedir.
SMK m.29/1 Markaya Tecavüz sayılan fiilleri sıralamıştır, bu doğrultuda;
– Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
– Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etme,
– Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satma, dağıtma, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarma, ithal işlemine tabi tutma, ihraç etme, ticari amaçla elde bulundurma veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunma
– Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretme,
fiilleri markaya tecavüz kapsamındadır.
Somut olayda, anılan karar öncesi tescilli olan markanın adının geçtiği oyunda, oyunun yazarı ve yönetmeni Semih Çelenk olup Fırat Tanış’ın oyunun sadece oyuncusu olduğu anlaşılmaktadır. Oyuncunun oyunun yapımcısı olan Tiyatroevi’nin de ekibinde yer almadığı görülmektedir.
Dolayısıyla oyuncunun oyunu sergilemek dışında herhangi bir faaliyeti görülmemekte olup bu faaliyetinin de markaya tecavüz kapsamına dahil edilen fiillerden olmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki, oyunu seyirciye sunan ekibe dahil olmak somut olayda markaya tecavüz sayılacak ise, oyundaki orkestrada bulunan sanatçıların da söz konusu davada taraf gösterilmesi gerekirdi.
- Tarihi ve Kültürel Değerler Bakımından Halka Mal Olmuş İşaretler Marka Olarak Tescil Edilmemelidir.
SMK’nın Marka Tescilinde Mutlak Ret Nedenleri başlıklı 5.maddesinin 1.fıkrasının (ğ) bendi uyarınca “Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.
Somut olayda, haberde mahkemenin söz konusu markanın hükümsüz kılınmasına yönelik kararda gerekçesi olarak “Aşık Veysel, Yunus Emre gibi dev ozanların meydana getirdiği, uygarlığımızın temelini oluşturan geleneksel kültür eserlerinin marka olarak tescil edilmesi ve bu kullanımın bir kişinin tekeline bırakılması, evrensel sanatın ve toplumun gelişmesi yönündeki en büyük engeldir. “ sözleriyle “Yunus Emre’ye ait olan bu sözün kültürümüzün bir parçası haline geldiğini ve bu nedenle marka olarak tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu” ifade etmiştir.
Bu noktada mahkemenin görüşüne katılmaktayız. Zira söylenmesinin üzerinden yüzyıllar geçmiş ve artık anonimleşmiş , halka mal olmuş eserlerin herhangi bir kişinin tasarrufunda yer alması hem kanunun yukarıda yer alınan lafzına hem de kanunun ruhuna aykırılık teşkil edecektir. Kaldı ki, markaların da eserler gibi sahibinin hususiyetini taşıması ve en azından kişinin kendi fikri ürünü neticesinde ortaya çıkması gerektiği kanaatindeyiz.
IV. SONUÇ
İlk olarak, açılan markaya tecavüz davasında davalıların oyunun yazar, yönetmen ve yapımcılarına yöneltilmesi, gerekirken davalı listesine oyuncunun dahil edilmesi yukarıda açıkladığımız nedenlerle kanaatimizce isabetsizdir.
Markanın hükümsüzlüğü davasında ise, bir halk ozanı olan Yunus Emre’ye ve onun düşüncelerini ifade eden sözünün SMK’nın yukarıda anılan maddesi uyarınca marka olarak tescil edilmesi hatalı ve kanuna aykırı bir işlem olmuştur.
Dolayısıyla, basına yansıyan şekliyle Fırat Tanış’ın tek kişilik oyununun adı konusunda doğmuş olan uyuşmazlıkta, mahkemenin kararın oldukça isabetli olduğu kanaatini taşımaktayız.
Daha fazla bilgi için İletişim bölümünden iletişime geçebilirsiniz.