I. GİRİŞ
Bilindiği üzere, hukuk alanında bir kimseye herhangi bir isnatta bulunurken söz konusu isnadı ispat edebilmek büyük önem taşımaktadır. Zira ispat olunamayan iddialar, yargı makamı nezdinde sanık lehine şüphe oluşmasına neden olur ve oluşan şüpheden de sanık yararlanır. Bu doğrultuda, iddia etmiş olduğunuz veya iddia edeceğiniz hususları ispat edebilir olmanız gerekmektedir ancak bu noktada ispat araçlarınızın yani delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması da bir zorunluluktur.
Okumakta olduğunuz yazıda, müvekkillerimizden en sık aldığımız sorulardan biri olan “şimdi ben durumu ispatlamak için ses kaydı alsam, video çeksem bunu koysanız dosyaya olur mu ?” sorusuna hukuki gerekçelerle cevap vermeye çalışacağız.
II. SES KAYDINDAN OLUŞAN DELİLERİN HUKUKA UYGUNLUK DEĞERLENDİRMESİ
İlk olarak, yazı konusunu oluşturan soruya cevabımızı merak edenler için belirtelim; İZİNSİZ ALINAN SES KAYDI, VİDEO VB. MATERYALLER HUKUKA AYKIRI DELİLDİR, HÜKME ESAS ALINMAZ VE DAHİ SUÇ TEŞKİL EDER.
Anayasa m.38/6 “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” hükmüne amir olup hukuka aykırı delil kavramına değinmiştir. Yine aynı şekilde; Ceza Muhakemesi Kanunu m.289/1-i bendi “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasını” hukuka kesin aykırılık sebebi olarak belirtmiştir.
Dolayısıyla kanun koyucu gerek Anayasa’da gerek ise CMK’nın emredici hükümlerinde hukuka aykırı yöntemle elde edilen delilleri, delil olarak kabul etmemekte ve hükme esas alınmasını da hukuka kesin aykırılık sebebi olarak ifade etmektedir.
Peki, karşı tarafın izni olmaksızın alınan ses kaydının hukuka uygun delil olarak değerlendirilebilir mi ?
Yukarıda verdiğimiz cevabı burada yinelemek gerekecektir; bu yöntemle elde edilen ses kaydı vs. hukuka uygun yöntemle elde edilmediği için hukuka aykırı delil niteliği taşımakta ve buna bağlı olarak hükme esas alınamayacaktır.
Zira Türk Ceza Kanunu
m.132/1 “Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal kimsenin 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
m.133/1 “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükümlerini amirdir.
Hal böyle olunca kanun koyucu tarafından hukuka aykırı bir eylem olarak kabul edilen ve hatta kişiyi hürriyetinden yoksun bırakıcı bir ceza öngörülen iletişim kayıt işlemlerinin hukuka aykırı delil olduğu izahtan varestedir.
III. İSTİSNAİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.05.2013 tarihli ve 2012/1270 E., 2013/248 K. sayılı kararında; “kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlar dışında, karşı tarafın konuşmalarını gizlice kaydetmesi hukuka uygun kabul edilemez.” şeklinde bir ifade yer almaktadır.
Bununla birlikte, Yargıtay 12.Ceza Dairesi’nin 28.02.2018 tarihli ve 2017/10713 E. 2018/2242 K. sayılı kararında “ilk olarak Yargıtay CGK’nın yukarıdaki kararını benimsediğini belirtmiş” ancak sonrasında “sanığın, sorduğu sorularla katılanın kendisi ile ilgili duygu ve düşüncelerini ortaya çıkaran sözler sarf etmesine katkıda bulunduğu, (…) tesadüfen yapılan bir görüşme esnasında ve başka şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde değil, bir planlama dahilinde yapılan ses kaydının hukuka uygun kabul edilemeyeceği” görüşünü ileri sürmüştür.
Bu bağlamda, Yargıtay’ın içtihatlarından özetle “karşı tarafın izni olmaksızın alınan ses kaydının kural olarak hukuka aykırı delil olduğu, ancak işbu kayıtların “kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlar” söz olduğunda hukuka uygun delil olarak değerlendirilebileceğini, buna bağlı olarak bir planlama yapılarak ve bilinçli bir şekilde yapılan görüşmenin ve burada alınan ses kaydının hukuka uygun kabul edilemeyeceği” söylenebilecektir.
Ancak Yargıtay kararlarının kanun koyucunun ifadelerinin arkadan dolanmak mahiyetini taşıdığı kanaatindeyiz, zira kanun koyucu gerek Anayasa’da gerek ise CMK’nın ilgili maddelerinde hukuka aykırı yöntemle elde edilen delilin hukuka aykırı delil olduğunu ve hükme esas alınamayacağını açıkça belirtmiştir.
IV. SONUÇ
İspat, iddianızın en yakın arkadaşıdır, ispat olmadığı sürece iddialarınız farazi söylemlerden öteye geçemeyecektir. Bu doğrultuda, kanun koyucu da ispata ilişkin belirli kıstaslar getirmiş olup hukuka uygunluk belki de bu kıstaslardan en önemlisini teşkil etmektedir.
Yazı konusunu oluşturan izinsiz telefon görüşmesinin (veya genel tabiriyle iletişimin) kayda alınması hukuka aykırı bir eylem olup hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Dolayısıyla bu şekilde hukuka aykırı olarak elde edilen bir delilin ispat aracı olarak kullanılması kabul edilemez.
Ne var ki, bazı Yargıtay içtihatlarında (CGK ve Ceza Daireleri) belirli durumlar altında bu şekilde izinsiz olarak iletişimin kayda alınmasıyla elde edilen delillerin hukuka uygun kabul edilebileceği görüşü yer almaktadır. Ancak bir hukukçu olarak söylemek isteriz ki, söz konusu delillerin en son çare olarak düşünülmesi (ve hatta gerekirse ihtimal olarak değerlendirilmemesi), öncesinde farklı şekilde ve tabii hukuka uygun olarak delil etme yolları tercih edilmelidir. Aksi takdirde, mağdur veya müşteki – katılan sıfatına haiz iken kendinizi sanık kürsüsünde bulmanız olası hale gelebilecektir.
Bilgi ve danışmanlık için İletişim bölümünden bize ulaşabilirsiniz.